Kültür ve sanat alanında aktif çalışmalarıyla bilinen Sanat Yönetmeni Serhat Kula, Gazze'deki Soykırıma, özgün sanatçı diliyle dikkat çekti.
Eserdeki 105 halı, Gazze'de yıkılmış evlerin yanmış ve zarar görmüş dokuma halılarını simgeliyor. Sanatçı bölgedeki acıyı ve tahribatı sanat yoluyla gözler önüne seriyor.
Halı, insanoğlunun birbiriyle temasını, his ve duygularını dokuyarak dile getirdiği kadim bir lisandır.
Kula, el dokuma halıyı yalnızca bir eşya olarak değil, insanlık tarihinin ilk temaslarının ve hislerinin ifadesi olarak tanımlıyor. Halı, toplumsal hafızayı ve kültürel mirası taşır. Kula, Anadolu ve Balkanlar’dan seçilen özel el dokuma halılarla bu mirası sergileyerek, Gazze’deki soykırımı somut bir şekilde yansıtıyor. "Bir vatanın toprağı gibi, evlerin de toprağı halıdan müteşekkildir" diyen sanatçı, halıların sadece estetik değil, coğrafyaya ait bir hafıza olduğunu vurguluyor.
Eserin en dikkat çeken kısmı, el dokuma halıların savaş alanından çıkmış hissini vermek adına natürel şekilde, dikkatle hasarlandırılmış olması. Kula, dijital ekranlardan gördüğümüz mahrem görüntülerin ötesine geçerek, izleyiciye bu acıyı sanat yoluyla daha yoğun bir şekilde hissettirmeyi amaçlıyor.
Bu enstalasyon, yalnızca bir sanat eseri olarak değil, aynı zamanda bir barış aktivizmi olarak da nitelendirilebilir.
Sanatçı bu eserle, yaşanan insanlık dramı karşısında sanatseverlerin yanı sıra toplumun her kesiminin kalplerine dokunmayı hedefliyor.
Neticede, Kula’nın eserindeki 105 halı, yalnızca Gazze'nin acısını yansıtmakla kalmayıp, aynı zamanda kadim dokuma kültürünü de yaşatıyor. Bu tür projeler, sanatın gücünü ve farkındalık etkisini bir kez daha gözler önüne seriyor, toplumsal anlamda derin bir farkındalık yaratıyor. Eserin el dokuma halı kültürüne de yaptığı vurgu, halının sadece görsel değil, kültürel ve duygusal bir anlam taşıdığını bir kez daha bizlere göstermiş oluyor.